Belki kötü bir final olacak kimilerine göre ama Fenerbahçe'nin en büyük Avrupa başarısında sahada olan, Galatasaray'a karşı 500. gole imza atan bu adama bir saygı duruşu yapmak zorundayım.
Eduardo Abonizio de Souza, 1981 yılında Dracena'da dünyaya geldi.3 kardeşin en büyüğüydü belki ama hep sakinliği seçiyordu.Çok az konuşur, tek düze bir hayat sürerdi.Kardeşleri onunla ''Velho'' (ihtiyar) diye dalga geçerlerdi.Zaman zaman sokağa çıkar futbol oynayanları seyrederdi.Tek eğlencesi sokağa çıkmak ve o gün hangi mevkii boşsa orada oynamaktı.Amacı bir yere ait olmak değil, vakit geçirmekti.Bir gün savunmada gösterdiği muhteşem performansın ardından, amcası onu Guarani FC'nin seçmelerine götürmeyi teklif edecekti.Her zamanki sakinliğiyle tamam diyecekti.Seçme günü geldiğinde herkesin heyecandan dizleri titriyorken, Eduardo bunu normal bir şey olarak görüyordu.Seçildiğini öğrendikten sonra, idman saatlerini almış amcasıyla eve doğru yürüyorlardı.Amcası ona birer bira alarak kutlamayı teklif ettiğinde kafasında oluşan keskin düşünceyle reddetti.Artık futbolcu olmaya karar vermişti.Altyapıda geçirdiği günlerin gelişiminde çok katkısı oldu.1999 yılında 18 yaşındaki bu delikanlıyı sahaya fırlatıverdiler.Gösterdiği olgunluk ve oyun zekasyıla hemen sivrildi ve ilk onbire yerleşti.Guarani'de geçirdiği 3 sezon boyunca hem yerel bir kahraman oldu hem de u-20 milli takımı kadrosuna girmeyi başardı.Kendisine Avrupa'dan gelen teklifler vardı.2002-2003 sezonu başında Olympiakos'a 1 yıllığına kiralandı.Ancak bu farklı kültüre alışamayan ve takım için tecrübesiz görülen Edu, sezon sonunda Guarani'ye geri dönüyordu.Ancak onun için fırsatlar tükenmiyor, Brezilya'nın en iyi takımlarından biri olan Cruzeiro'ya transfer oluyordu.
Burada geçireceği 3 sezonda 2 kez eyalet şampiyonluğu, 1 kez Brezilya şampiyonluğu ve 1kez Brezilya Kupası şampiyonluğu yaşayacaktı.Kaptanlığa kadar yükselecek olan bu sakin çocuk kabuğunda mutluydu fakat Avrupa'dan nasıl dışlandığı hala aklındaydı.2006-2007 sezonu başlarken Zico'nun ve eski takım arkadaşı Alex'in çağrısıyla Türkiye'ye Fenerbahçe forması giymek üzere geldi.Lugano ile birlikte yaptıkları hatalar boyalı basına malzeme çıkarıyor, bu sakin adamın canını sıkıyordu.Lugano zaman zaman attığı gollerle taraftara kendini sevdirmeyi başarmıştı.Edu ise hep 2. planda kalıyor sıradan bir oyuncu görüntüsü çiziyordu.Kulüpte geçirdiği ilk sezon böyle biterken Galatasaray ile oynanan maçta attığı golden sonra gösterdiği saf sevinç sayesinde taraftar ile arasındaki buzlar eriyordu.Gelen şampiyonluğun ardından beklentilerin yükseldiği Fenerbahçe'de, Lugano'nun ve Roberto Carlos'un arkasını toplamak işi Edu'ya veriliyordu.Bu görevi layıkıyla yerine getirmesine rağmen kendi kalesine attığı gollerden sonra ağır sövgülerle anılıyordu.Takım o sezon Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkarken, görünmez kahramanlardan biriydi Edu.Takımda 3. sezonuna başlarken üzerinde hiç bir kuşku kalmamıştı.Lugano'nun şovmenliğinin gölgesinde işini yapıyordu.Kötü giden sezonda kadrodaki ender iyi isimlerden biriydi.Eskişehirspor ile oynanan maçta dizinden ağır bir sakatlık geçirmesinin Türkiye kariyerinin sonu olacağını bilmiyordu.Sezon başında onu görmezden gelen bir yönetim anlayışıyla kovuldu Edu.Adı ister ''yabancı sınırlaması'' olsun, ister ''sözleşme dondurma'' Edu'ya yapılan büyük bir ayıptır.Ama ''gümüş yıldız''ımız parlayacak bir yer bulacak ve her zaman gönlümüzde yer alacaktır.
Gümüş Yıldızlar sona erdi.
2 yorum:
aslında daha çok gümüş yıldız var bence yazılması gereken.
edu'yu kendi kalesine attığından dolayı değil de başını eğip işini yapmasından, sivrilik yapmamasından dolayı seviyordum.
Yorum Gönder